4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 185. maddesi uyarınca, anılan Kanunda belirlendiği gibi uygun şekilde gerçekleştirilen evlenme sonucunda kurulan evlilik birliğinde, eşlerin üstlendikleri bazı yükümlülükler bulunmaktadır, ki bunlardan birisi de sadakat yükümlülüğüdür.
Sadakat yükümlülüğünün başlıca görünümlerinden biri olan cinsel sadakat yükümlülüğü uyarınca, eşlerin evlilik birliğinin devamı süresince birbirlerine sadık olmaları gerekmektedir. Sadakat yükümlülüğü sadece cinsel sadakatten ibaret olmamakla birlikte, evlilik birliğinin korunması ve devamının sağlanmasında söz konusu yükümlülüğün ihlal edilmemesi, bu şekilde eşlerin birbirlerine olan güven ve saygı duygularının zedelenmemesi büyük önem taşımaktadır. Öte yandan Yargıtay, birçok kararında, evlenmenin sosyal amacı yanında cinsel arzuların tatmin edilmesi amacını da taşıdığını belirtmiştir[1]. O hâlde eşlerin cinsel sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi durumunda, tarafların evlilikten beklediği bu amacın gerçekleştiğini söylemek mümkün olmayacaktır. Kavram olarak zina ise, cinsel sadakat yükümlülüğünü ihlal eden bir davranışı ifade etmektedir[2].
Arapça kökenli zina kelimesinin sözlük anlamı, “Aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki” şeklindedir[3]. Zinanın sözlük anlamından, evli bir kişinin eşi dışında bir başkasıyla yaşadığı cinsel ilişki değil, birbiriyle evli olmayan kişiler arasında yaşanan cinsel birliktelik anlaşılmaktadır. Benzer şekilde, zina kavramının hukuken karşılığının bekar veya evli biriyle yapılan cinsel ilişki olduğu ifade edilmektedir[4]. Buna karşılık zinanın günümüzde TMK uyarınca da benimsenen yerleşmiş tanımı, evli bir kişinin eşi dışında bir başka kimseyle cinsî münasebette bulunması şeklindedir[5]. Zira TMK’nin 161. maddesi gereğince, zina sebebine dayanılarak boşanma davası açılabilmesi için, aralarında evlilik birliği olan eşlerden birinin, eşi dışında karşı cinsten birisiyle cinsel ilişki yaşaması gerekmektedir. Bir diğer söyleyişle, zina eyleminde bulunan kişinin evli olması gerekli ve yeterli olup, birlikte olunan kişinin medeni durumu bu çerçevede önem arz etmemektedir. Bunun dışında, evli olmayan kişilerin cinsel ilişki yaşaması TMK uyarınca zina anlamına gelmemektedir.
İslam hukukunda zinaya ilişkin olarak ise, aralarında evlilik bağı bulunmayan kadın ve erkeğin cinsel ilişki yaşaması[6]; “ceza ehliyeti olan bir erkeğin kendi rızasıyla, aralarında nikah ya da mülkiyet ilişkisi (efendi-köle ilişkisi) olmayan, nikah ve mülkiyet şüphesi de bulunmayan bir kadınla kurduğu gayrimeşru cinsel ilişki”[7] şeklindeki tanımlara yer verilmektedir. İslam hukukunda zina suç olarak kabul edilmekte ve faillerin evli ya da bekar olması fark etmemektedir. Ancak zina suçuna ilişkin öngörülen cezaların uygulanmasında, kişilerin evli olup olmadığı göz önüne alınmaktadır[8].
Berna Berfin KAYA
[1] Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 08.05.2012 tarih ve 2011/6539 E. 2012/12258 K. sayılı kararı; 14.05.2007 tarih ve 2006/19300 E. 2007/7924 K. sayılı kararı; 05.05.2003 tarih ve 2003/9555 E. 2003/10764 K. sayılı kararı; 03.04.1995 tarih ve 1995/3362 E. 1995/3926 K. sayılı kararı, Kazancı Hukuk Otomasyon (www.kazanci.com.tr) (E.T.: 01.09.2020).
[2] Oğuz Ersöz, Türk Hukukunda Zina Sebebiyle Boşanma, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2018, s. 40; Ömer Uğur Gençcan, Boşanma Hukuku, 8. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2019, s. 139; Turgut Akıntürk, Derya Ateş, Türk Medenî Hukuku Aile Hukuku, Yenilenmiş 22. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 113.
[3] Türk Dil Kurumu Sözlükleri (https://sozluk.gov.tr) (E.T.: 01.09.2020).
[4] Adalet Bakanlığı Hukuk Sözlüğü (sozluk.adalet.gov.tr) (E.T.: 01.09.2020).
[5] Esat Şener, Hukuk Sözlüğü, Ankara, Seçkin Yayınları, 2001, s. 885. Öğretide zinaya ilişkin tanımlar için bkz. Selâhattin Sulhi Tekinay, Türk Aile Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3. Bası, İstanbul, Sulhi Garan Matbaası, 1978, s. 189-190; Zeki Hafızoğulları, Zina Cürümleri, İstanbul, Kazancı Hukuk Yayınları, 1983, s. 10; Aydın Zevkliler, M. Beşir Acabey, K. Emre Gökyayla, Medeni Hukuk, 6. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, 1999, s. 978; Ahmet M. Kılıçoğlu, Aile Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 2015, s. 116; Bilge Öztan, Aile Hukuku, 6. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi, 2015, s. 645; Serap Helvacı, Fulya Erlüle, Medeni Hukuk, 5. Bası, İstanbul, Legal Yayıncılık, 2018, s. 169; Mustafa Dural, Tufan Öğüz, Mustafa Alper Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, Gözden Geçirilmiş 14. Bası, İstanbul, Filiz Kitabevi, 2019, s. 106.
[6] Yağmur Temiz, “Türk İslam Hukukundan Günümüze ‘Zina’”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 5, S. 2, Malatya, 2014, s. 495.
[7] Nevin Ünal Özkorkut, Türk Hukuk Tarihinde Zina Suçu, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2009, s. 71.
[8] Temiz, s. 495; Mwamba İssa Kazadi, Zina: Kur’an ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin Ceza Hukuku Karşılaştırılması, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul, 2017, s. 16.