Yetki, bir devletin sınırları içerisinde ortaya çıkan bir uyuşmazlığın hangi yerdeki görevli mahkemede görüleceği ile ilgili bir kavramdır[1]. Yetki kuralları, genel olarak bir davayla ilgili olan tarafların veya davanın konusunu oluşturan şeyin bulunduğu yere göre belirlenmektedir[2]. Yetki kavramı, milletlerarası yetki ve iç yetki olmak üzere iki boyutuyla ele alınmaktadır[3]. İç yetki, bir ülke sınırları dâhilinde ortaya çıkan uyuşmazlığa yine o ülke sınırları içerisinde yer itibarıyla hangi görevli mahkemenin bakacağıyla ilgili kuralları ifade etmektedir[4]. Buna karşılık milletlerarası yetki, genel olarak yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda belirli bir devletin mahkemelerinin bir başka devletin mahkemelerine göre yetkili olup olmadığı konusuyla alakalıdır[5]. Nomer, ülke içi yetki kurallarının karşılığı olarak milletlerarası yetki kuralları kavramının kullanılmasının yerinde olmadığını, zira milletlerarası yetki kurallarının, belirli bir devletin belirli bir mahkemesinin yabancı unsurlu uyuşmazlık yönünden yetkili olduğunu belirlemediğini ifade etmiş; milletlerarası yetkinin, yabancı unsurlu uyuşmazlıkta farklı devlet mahkemelerinin yetki ilişkisini ele aldığını ortaya koymuştur[6].
Öğretide milletlerarası yetki kavramının da iki boyutu olduğu, ilk olarak yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda devletlerin, kendi mahkemelerinin milletlerarası yetkisi olup olmadığını belirleyen kurallarının bu kavramla bağlantılı olduğu kabul edilmektedir[7]. Bu bağlamda devletler, yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda kendi mahkemelerinin ne zaman ve hangi konularda yetkili olduğunu kendi milletlerarası usul hukuku kurallarına göre tayin etmektedir[8]. Devletlerin egemenlik hakkı gereği bir devletin, kendi ülke mahkemelerinin bir uyuşmazlıkta milletlerarası yetki tesis etmesi kendi hukukuna tabi olduğundan ve başka ülke mahkemelerinin yetkisini ortadan kaldırması mümkün olmadığından, milletlerarası yetki kuralları yönünden uluslararası toplulukta -milletlerarası sözleşmelerde yer alan kurallar hariç olmak üzere- genel olarak bir bütünlük bulunmamaktadır[9]. O hâlde yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda, o uyuşmazlıkla bağlantılı olan birden fazla ülke mahkemesinin yetkili olması mümkün ve doğal bir sonuçtur[10]. Milletlerarası yetki kavramının bir diğer boyutu ise, yabancı mahkeme kararının, ülkede hüküm ve sonuçlarını doğurması, bir diğer ifadeyle iç hukukta karardan beklenen etkinin ortaya çıkıp çıkmaması ile ilgilidir[11]. Bu itibarla yabancı bir mahkeme tarafından verilen kararın, bir başka ülkede kendisinden beklenen hukuki sonuçları yaratması için, mahkemenin milletlerarası yetkiye dayanarak hüküm vermiş olması şartı koşulabilir[12]. Milletlerarası yetki kavramı bünyesinde değerlendirilen bu durumun ise, bizim de katıldığımız görüşe göre, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfiziyle ilgili olduğu belirtilmektedir[13].
Milletlerarası yetki kavramına kısaca değinildikten sonra, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun md. 54/1-b uyarınca tenfiz (ve tanıma) şartı gereği münhasır yetki kavramına (exclusive jurisdiction[14]) değinmek gereklidir. Tanıma ve tenfiz ile milletlerarası yetkiye ilişkin MÖHUK’ta yer alan kurallar genel olarak incelendiğinde, münhasır yetki kavramının tanımına yer verilmediği, hangi hâllerde münhasır yetkinin söz konusu olacağının açıkça düzenlenmediği görülmektedir. Bu nedenle münhasır yetki meselesi öğreti ve yargı kararlarıyla şekillenmiş olup, bu bağlamda söz konusu kavramın iç hukukun yer itibarıyla yetki kurallarıyla bağlantılı olarak değerlendirildiği görülmektedir[15]. MÖHUK md. 40 uyarınca Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi iç hukuktaki yer itibarıyla yetki kurallarına göre belirlendiğinden, bu çalışma kapsamında biz de münhasır yetki konusunu iç hukuktaki yer itibarıyla yetki kuralları bağlamında kesin yetki kavramıyla birlikte değerlendireceğiz.
Milletlerarası yetki kavramıyla ilgili açıklamalarda belirttiğimiz üzere, her ülke, yabancı unsurlu bir uyuşmazlıkta milletlerarası yetkisini kendi hukukuna göre belirlemektedir; bununla birlikte bazı alanlarda devletler, yalnızca kendi mahkemelerinin yetkili olduğunu, uyuşmazlığı görebilecek mahkemenin yalnızca kendi sınırları içerisindeki mahkemeler olduğunu belirleyebilir[16]. Münhasır yetki meselesi bu tür durumlarda ortaya çıkmaktadır; zira -milletlerarası yetki kavramının açıkladığımız ikinci boyutuyla ilgili olacak şekilde- bir devlet, kendi mahkemelerinin mutlak olarak yetkili mahkeme olduğunu belirlediği durumda, yabancı mahkeme kararı ülkede kendisinden beklenen hukuki sonuçları doğurmayacak, tanıma veya tenfize konu olamayacaktır[17]. O hâlde MÖHUK md. 54/1-b bendinde hüküm altına alınan münhasır yetki de bu kapsamda değerlendirilmelidir; bir diğer ifadeyle Türk hukukundaki kurala göre, Türk mahkemeleri bir uyuşmazlık konusunda mutlak suretle yetkili olarak kabul ediliyorsa, o alanda Türk hukukunda münhasır yetkiden bahsedilecektir[18].
Öte yandan, münhasır yetki kavramının anlaşılabilir olması için, konunun iç hukukta yer itibarıyla yetki kurallarına göre de ele alınması gereklidir. Yukarıda ifade edildiği üzere iç hukukta yetki kuralları, bir uyuşmazlıkta yer itibarıyla hangi mahkemenin davayı görebileceği sorusunu cevaplamaktadır. Anayasa md. 142[19] hükmünde açıkça ifade edildiği üzere mahkemelerin yetkisi ancak kanunla düzenlenebilir; bu itibarla özel hukuk uyuşmazlıklarında yetkili mahkeme -diğer kanunlarda yetkiye ilişkin kurallar saklı kalmak kaydıyla ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 5 uyarınca- temel usul kanunu olan HMK’ye göre tespit edilmektedir[20]. Türk hukukunda yetki kuralları genel ve özel yetki kuralları olarak ikiye ayrılmaktadır. HMK md. 6 uyarınca genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olup, bu hüküm kural olarak bütün davalar için geçerlidir. Bununla birlikte bazı dava veya dava çeşitleri için kanun koyucu, davalının yerleşim yeri mahkemesi dışında başka yer mahkemelerini de yetkili kılmıştır, ki bu kurallar özel yetki kuralları olarak anılmaktadır[21]. Özel bir yetki kuralının bulunduğu durumlarda, bu kural genel yetki kuralını ortadan kaldırmamakta, aksine genel yetki kuralı ile birlikte uygulanmaktadır. Ancak istisnai bazı hâllerde kanun koyucu, kamu düzenini de dikkate alarak, bazı davaların mutlaka belli bir yer mahkemesinde açılmasını öngörmüştür. Bu doğrultuda uyuşmazlığa ilişkin mutlak yetkili bir mahkemenin tespit edilmiş olduğu durumlarda kesin yetki kuralından söz edilecektir[22]. Öğretide belirtildiği üzere, kanun koyucu tarafından açıkça kesin yetki belirlenmediği durumda, yetkiye ilişkin kuralların kesin nitelikte olmadığı kabul edilebilir[23].
HMK’de yer alan yetkiye ilişkin kurallarda, hangi uyuşmazlıkların kesin yetkiye tabi olduğu düzenlenmiştir. Buna göre mirastan doğan davalarda (md. 11/1), taşınmazın aynından doğan davalarda (md. 12/1), şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda (md. 14/2), sigorta sözleşmelerinden doğan davalarda (md. 15/2) uyuşmazlık konusuna göre kesin yetkili mahkemenin belirlendiği görülmektedir. Ayrıca Kuru, HMK md. 378/1 uyarınca yargılamanın iadesi davası için hükmü veren mahkemenin yetkili kılınmasına ilişkin kuralı kesin yetki kuralı olarak değerlendirmektedir[24]. Elbette HMK’deki kesin yetki kuralları ile sınırlı olmayarak, başka kanunlarda da kesin yetkiye ilişkin düzenlemeler getirilmiş olabilir; bu bağlamda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 154/3[25] uyarınca iflas davalarında belirlenen yetkili mahkeme, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu md. 33[26] uyarınca açılacak davalarda belirlenen yetkili mahkeme kesin yetkili mahkemelere örnek gösterilebilir[27]. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde düzenlenen kesin yetki kuralları açık bir şekilde Kanunda belirtilmediğinden, bu hususta bir kuralın kesin yetki kuralı olup olmadığı öğreti, yargı kararları, kamu düzeni esası, işin niteliği, Kanunun sistematiği, kuralın ifade ediliş biçimi ve getirilme amacı gibi hususlar dikkate alınarak tespit edilmekteydi[28]. HMK’de hangi uyuşmazlıklar yönünden kesin yetki kuralı olduğu açıkça ifade edilmiş olmakla birlikte, kanaatimizce HMK ve diğer kanunlarda yer alan bir yetki kuralının kesin yetki kuralı olup olmadığı değerlendirilirken öğretide sayılan bu esasların dikkate alınması yerinde olacaktır.
İç hukuk kurallarında yetkiye ilişkin bu belirlemeler ile münhasır yetki kavramını birlikte değerlendirecek olursak, iç hukukta kesin yetki kuralı belirlenen durumlarda, bu kuralların milletlerarası uyuşmazlıklarda Türk mahkemeleri açısından münhasır yetki kabul edilip edilmediği sorusu gündeme gelmektedir[29]. Nitekim MÖHUK md. 40, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin iç hukuktaki yer itibarıyla yetki kurallarına göre belirleneceğini hükme bağladığından, Kanunun lafzına göre iç hukukta kesin yetki kurallarıyla düzenlenen uyuşmazlıklar açısından milletlerarası hukuk alanında da münhasır yetkinin kabul edildiği sonucu çıkarılabilir. Ancak önemle belirtilmelidir ki, iç hukukta düzenlenen kesin yetki kuralı ile milletlerarası hukukta düzenlenen münhasır yetki kuralı aynı anlama gelmemektedir[30]. Bu itibarla öğretide görüş birliğiyle kabul edildiği üzere, milletlerarası özel hukuk kapsamındaki ilişkilerin niteliği ve güttüğü amaçların farklı olması nedeniyle, iç hukukta Türk mahkemelerinin kesin yetkili olduğunu belirleyen kurallar, MÖHUK bağlamında milletlerarası yetkinin tesis edilmesinde aynı sonucu doğurmamaktadır; diğer bir söyleyişle, iç hukukta kesin yetkili olan mahkemeyi belirleyen kural, milletlerarası hukuk uyuşmazlıkları yönünden Türk mahkemesinin de doğrudan münhasır yetkili olduğu sonucunu doğurmaz[31]. Benzer şekilde, iç hukukta kamu düzeni esasına dayanarak belirlenen bir yetki kuralı da MÖHUK md. 54/1-b anlamında münhasır yetki teşkil etmeyebilir[32]. Örneğin iç hukukta boşanma davaları yönünden 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu md. 168[33]’de düzenlenen yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olmakla birlikte, bu kural MÖHUK hükümleri çerçevesinde münhasır yetki teşkil etmemektedir[34].
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda münhasır yetki kavramı ve Türk mahkemelerinin münhasır yetkisinin mevcut kabul edileceği hâller öğretide bazı yazarlarca şu şekilde ifade edilmektedir: “Hukukumuzdaki yetki kurallarına göre, bir davanın mutlak şekilde Türk mahkemelerinde görülmesi gerekiyorsa ‘münhasır yetki’ kuralı vardır[35]”; “milletlerarası anlamda münhasır yetki, davanın mutlak surette Türk mahkemelerinde görülmesi konusunda bir yetki kuralının bulunması hâlinde ortaya çıkar[36]”; “Milletlerarası usul hukuku manasında münhasır yetkiden bahsedebilmek için, yetki kuralının lafzından veya amacından hareketle, bir davanın mutlak olarak Türk mahkemelerinde görülmesinin öngörüldüğü anlaşılmalıdır[37]”. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise, 2015 yılında vermiş olduğu bir kararda münhasır yetkiyi “Münhasır ( kesin ) yetki kuralları dava konusunun sadece Türk mahkemelerinde görülmesini sağlamak amacıyla konulan ve bunu temin eden kurallardır[38]” şeklinde tanımlamıştır.
Bu bağlamda Türk hukukunda bir yetki kuralının milletlerarası özel hukuk bağlamında münhasır yetki kuralı olup olmadığının belirlenmesinde, bu yetki kuralının ifade edilme biçimi ve getiriliş amacı özellikle dikkate alınacaktır[39]. Bu minvalde yapılacak incelemede, söz konusu kural bir uyuşmazlık hakkında mutlak suretle ve yalnızca Türk mahkemelerini yetkili kılıyor ve bunu temin ediyorsa, MÖHUK bağlamında münhasır yetkiden söz edilecektir[40]. Öğretide bizim de haklı bulduğumuz görüşe[41] göre, kanunlarda münhasır yetkinin tanımına yer verilmemesi bir eksiklik değildir; zira bir kuralın münhasır yetki kuralı olup olmadığını emredici hükümlerle sınırlamak yerine maddenin lafzı, getiriliş amacı ve zamana göre amaca uygun yorum doğrultusunda kuralı değerlendirmek, devletlerin egemenlik anlayışı ve kişilerin menfaatlerine daha uygun olacak, ayrıca tanıma ve tenfiz kararları verilmesinin bir anlamda kısıtlanmasının önüne geçilecektir.
Berna Berfin KAYA
[1] Baki Kuru, Medenî Usul Hukuku El Kitabı Cilt I, Ankara, Yetkin Yayınları, 2020, s. 120, 165; L. Şanal Görgün, Levent Börü, Barış Toraman, Mehmet Kodakoğlu, Medenî Usul Hukuku, 7. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2018, s. 153; Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, 6. Baskı, Ankara, Savaş Yayınevi, 2020, s. 38.
[2] Görgün, Börü, Toraman, Kodakoğlu, s. 153.
[3] Kuru, s. 165; Ergin Nomer, Devletler Hususî Hukuku, Yenilenmiş 21. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2015, s. 417.
[4] Kuru, s. 165; Nomer, s. 417.
[5] Nomer, s. 417; Doğan, s. 38; Aysel Çelikel, B. Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk, 16. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 559-560.
[6] Nomer, s. 417. Aynı görüşte olan yazarlar için bkz. Doğan, s. 38; Çelikel, Erdem, s. 560. Karşı görüş için bkz. Kuru, s. 216.
[7] Cemal Şanlı, Emre Esen, İnci Ataman-Figanmeşe, Milletlerarası Özel Hukuk, 8. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 405; Nomer, s. 417; Doğan, s. 39.
[8] Kuru, s. 216; Çelikel, Erdem, s. 560; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 405; Doğan, s. 38.
[9] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 405; Nomer, s. 417; Çelikel, Erdem, s. 560; Doğan, s. 38.
[10] Doğan, s. 39; Nomer, s. 418. Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, milletlerarası yetki kapsamında birden fazla mahkemenin milletlerarası yetkiye sahip olmasının altında yatan sebebi, “Zira bu tür uyuşmazlıklar, tarafların ikametgâhı, mutad meskeni, sâkin oldukları yer, ticarî faaliyetleri yürüttükleri yer, sözleşme konusu şeyin bulunduğu yer, davalının mal ve alacaklarının bulunduğu yer, sözleşmenin ifa veya intikat yeri gibi maddî ve hukukî unsurları itibariyle muhtelif devletlerin yargı alanları ile irtibatlıdır” şeklinde ifade etmiştir(bkz. Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 407).
[11] Nomer, s. 417; Doğan, s. 39; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 405.
[12] Doğan, s. 39.
[13] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 405. Milletlerarası yetki kavramı dâhilinde bu tür yetki kurallarının “dolaylı milletlerarası yetki kuralları” olarak adlandırılmasına ilişkin bkz. Doğan, s. 40.
[14] Pelin Güven, Tanıma – Tenfiz (Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi), Ankara, Yetkin Yayınları, 2013, s. 92.
[15] Çelikel, Erdem, s. 740; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 589; Nomer, s. 515-516; Nuray Ekşi, Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, 2. Baskı, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 190-191; Emre Esen, “Türk Hukukunda Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizinde Münhasır Yetki Kavramı”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, C. 22, S. 2, 2002, s. 184-186; Emre Cumalıoğlu, “Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Bakımından Türk Mahkemelerinin Münhasır Yetkisi”, Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 3, S. 2, 2008, s. 432-433; Ebru Akduman, “Türk Mahkemelerinin Münhasır Yetkisi”, Terazi Hukuk Dergisi, C. 15, S. 163, 2020, s. 467-468.
[16] Begüm Şermet, “Tanıma ve Tenfiz Davalarında Kararı Veren Mahkemenin Yetkisinin Denetimi”, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek lisans tezi, İstanbul, 2013, s. 4; Cumalıoğlu, s. 434.
[17] Şermet, s. 4; Çelikel, Erdem, s. 741.
[18] Doğan, s. 125-126; Ekşi, s. 191; Çelikel, Erdem, s. 741.
[19] “E. Mahkemelerin kuruluşu
Madde 142 – Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.
(Ek fıkra: 21/1/2017-6771/13 md.) Disiplin mahkemeleri dışında askerî mahkemeler kurulamaz. Ancak savaş halinde, asker kişilerin görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli askerî mahkemeler kurulabilir.” T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf) (E.T.: 26.07.2021).
[20] Kuru, s. 166; Görgün, Börü, Toraman, Kodakoğlu, s. 153.
[21] Kuru, s. 167; Görgün, Börü, Toraman, Kodakoğlu, s. 154.
[22] Kuru, s. 168; Görgün, Börü, Toraman, Kodakoğlu, s. 154.
[23] Orhan Emre Konuralp, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na Göre Ortak Yetkili Mahkeme ile Münhasır Yetki Sözleşmesiyle Belirlenen Mahkemenin Yetkisinin Niteliği”, TBB Dergisi, S. 142, Y. 32, 2019, s. 213.
[24] Kuru, s. 169.
[25] “Borçlu ile alacaklı yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse, o yerin icra dairesi dahi iflas takibi için yetkili sayılır. Şu kadar ki, iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır.” T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.2004.pdf) (E.T.: 26.07.2021).
[26] “Madde 33 – (Değişik birinci fıkra: 14/11/2007-5711/17 md.) Kat malikleri kurulunca verilen kararlar aleyhine, kurul toplantısına katılan ancak 32 nci madde hükmü gereğince aykırı oy kullanan her kat maliki karar tarihinden başlayarak bir ay içinde, toplantıya katılmayan her kat maliki kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her halde karar tarihinden başlayarak altı ay içinde anagayrimenkulün bulunduğu yerdeki sulh mahkemesine iptal davası açabilir; kat malikleri kurulu kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlarda süre koşulu aranmaz. Kat maliklerinden birinin yahut onun katından kira akdine, oturma hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı surette faydalanan kimsenin, borç̧ ve yükümlerini yerine getirmemesi yüzünden zarar gören kat maliki veya kat malikleri, anagayrimenkulün bulunduğu yerin sulh mahkemesine başvurarak hâkimin müdahalesini isteyebilir.” T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.634.pdf) (E.T.: 26.07.2021).
[27] Çelikel, Erdem, s. 740; Kuru, s. 169;
[28] Esen, s. 184; Çelikel, Erdem, s. 740.
[29] Çelikel, Erdem, s. 741; Şermet, s. 17-18.
[30] Ekşi, s. 191; Nomer, s. 515; Şermet, s. 6.
[31] Çelikel, Erdem, s. 740; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 589; Nomer, s. 515; Ekşi, s. 191; Doğan, s. 126; Cumalıoğlu, s. 433; Şermet, s. 5; Akduman, s. 467; Güven, s. 92. Bu görüşte olan diğer yazarlar için bkz. Esen, s. 186, dn. 10.
[32] Çelikel, Erdem, s. 740; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 589; Doğan, s. 126.
[33] “Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.” T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4721.pdf) (E.T.: 26.07.2021).
[34] Çelikel, Erdem, s. 740; Esen, s. 186.
[35] Çelikel, Erdem, s. 741.
[36] Ekşi, s. 191. Benzer yönde tanım için bkz. Burak Huysal, “6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Getirilen Yenilikler Işığında Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Konusunda Bazı Tespitler”, MHB, C. 32, S. 1, 2012, s. 85.
[37] Doğan, s. 125-126.
[38] Yargıtay HGK’nin 04.03.2015 tarih ve 2013/18-1628 E. 2015/894 K. sayılı kararı, Kazancı Hukuk Otomasyon (https://www.kazanci.com.tr) (E.T.: 26.07.2021).
[39] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 589; Çelikel, Erdem, s. 741; Şermet, s. 5; Akduman, s. 467.
[40] Nomer, s. 515; Esen, s. 187; Şermet, s. 5; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 589; Huysal, s. 85.
[41] Cumalıoğlu, s. 432.