Boşanma ve Miras Hakları

Boşanma ve Miras Hakları

I. Boşanan Eşlerin Miras Hakları

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 181. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler” şeklindeki düzenleme, boşanmanın eşlerin miras hakları açısından yarattığı sonuçları düzenlemektedir.

TMK’nin 499. maddesinde, sağ kalan eşin, birlikte bulunduğu zümreye göre mirasçılığı hüküm altına alınmış olup burada sağ kalan eşin yasal mirasçılığından söz edilmektedir[1]. Bunun dışında mirasbırakanın, TMK’nin 516 ve 517. maddeleri uyarınca ölüme bağlı tasarruf yoluyla eşine miras bırakması da mümkündür. TMK’nin 181. maddesinin 1. fıkrasından da anlaşılacağı üzere, boşanma kararı verilmesi hâlinde artık sağ kalan eşin yasal mirasçılığından söz edilemeyecektir[2]. Benzer şekilde, ölüme bağlı tasarrufta aksine bir düzenleme bulunmadıkça, boşanma kararı sonucunda ölüme bağlı tasarrufla sağlanan haklar da ortadan kalkacaktır[3].

TMK’nin 181. maddesinde her ne kadar açık bir düzenleme yapılmamışsa da, eşlerin birbirlerine yasal mirasçı olamayacaklarına ilişkin düzenleme boşanma davasının açılması ve hatta boşanma kararının verilmesi anında değil, boşanma kararının kesinleşmesi anında hüküm ve sonuç doğuracaktır[4]. O hâlde boşanma davası sonucunda eşlerin boşanmasına karar verilmiş olmasına rağmen karar henüz kesinleşmemiş ve bu sırada eşlerden biri ölmüşse, diğer eş yasal mirasçı sıfatını kaybetmeyecektir. Bu durumda boşanma davası devam ederken eşin mirasçı olmasının engellenmesi için TMK’nin 510. maddesinde düzenlenen mirasçılıktan çıkarma gündeme gelebilecektir[5].

 

II. TMK md. 181/2 Yönünden Değerlendirme

Yukarıdaki başlıkta açıklandığı üzere, boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölmesi hâlinde, diğer eş -sağ kalan eş sıfatıyla- yasal mirasçı olmaya devam edecektir. Ancak kanun koyucu, TMK’nin 181. maddesinin 2. fıkrasında bu durumla ilgili olarak “Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır” şeklinde bir düzenlemeye yer vermiştir.

Anılan Kanun maddesinin hâlihazırdaki metni bu şekilde olmakla birlikte, konuya ilişkin Kanunda yer alan önceki düzenleme “Boşanma davası devam ederken, ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır” şeklinde idi. Kanun koyucunun bu şekilde bir düzenleme yapmasındaki amaç ise zina, hayata kast, pek kötü davranış, haysiyetsiz hayat sürme gibi sebeplere dayanılarak açılan boşanma davalarında, davacı eşin ölümü hâlinde diğer eşin mirasçı olmasının hakkaniyete aykırı bulunması olarak ifade edilmiştir[6]. Ancak maddede, davacı eşin ölümü durumunda davacının mirasçılarının davaya devam etmesi hakkı tanınması ve davalının kusurunun ispatlanması ifadeleri tartışmalara neden olmuş, konu itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesinin önüne gelmiştir. Yapılan inceleme sonucunda AYM, “İtiraz konusu kuralla, boşanma davası sırasında ölen davalının mirasçılarına davacının mirasçılarına tanınan davaya devam etme hakkı tanınmamaktadır. Davalının mirasçılarının yargı mercileri önünde dava haklarını kullanmalarının bu şekilde engellenmesi Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü alanına yapılmış açık bir müdahale niteliğinde olup, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmaz” şeklindeki gerekçeyle “davacının” ve “davalının” ifadelerinin iptaline karar vermiştir[7].

Bahsi geçen iptal kararından sonra TMK’nin 181. maddesinin 2. fıkrası yukarıda belirtildiği şekilde değiştirilmiştir. Bu durumda, boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölümü hâlinde, davacı ya da davalı olması fark etmeksizin ölen eşin mirasçıları boşanma davasına devam ederek diğer eşin kusurunun ispatlanmasını talep edebilecektir. Ancak burada evlilik birliği ölümle sona ermiş olduğundan, dava sonucunda esas itibarıyla sağ kalan eşin kusurunun tespiti gündeme gelecektir; bir diğer ifadeyle ölen eşin mirasçılarının davaya devam etmesi hâlinde hâkimin boşanmaya ilişkin bir karar vermesi mümkün değildir[8].

Berna Berfin KAYA

 

[1] Ahmet M. Kılıçoğlu, Aile Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 2015, s. 182.

[2] Bilge Öztan, Aile Hukuku, 6. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi, 2015, s. 771.

[3] Kılıçoğlu, Aile Hukuku, s. 182; Oğuz Ersöz, Türk Hukukunda Zina Sebebiyle Boşanma, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2018, s. 177; Öztan, Aile Hukuku, s. 772.

[4] Kılıçoğlu, Aile Hukuku, s. 182; Öztan, Aile Hukuku, s. 771.

[5] Kılıçoğlu, Aile Hukuku, s. 182.

[6] Öztan, Aile Hukuku, s. 773; Kılıçoğlu, Aile Hukuku, s. 183; Ersöz, s. 178.

[7] Anayasa Mahkemesinin 21.01.2010 tarih ve 2008/102 E. 2010/14 K. sayılı kararı, 22.10.2010 tarih ve 27737 sayılı Resmî Gazete (www.resmigazete.gov.tr) (E.T.: 01.09.2020). Karara yönelik eleştiriler hakkında bkz. Kılıçoğlu, Aile Hukuku, s. 191-192; Ali Naim İnan, Şeref Ertaş, Hakan Albaş, Türk Medeni Hukuku Miras Hukuku, 10. Bası, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2019, s. 124-125.

[8] Öztan, Aile Hukuku, s. 773. Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 02.06.2016 tarih ve 2015/18512 E. 2016/10917 K. sayılı kararında da bu durum, “Eşlerden birinin ölümü halinde boşanma davası konusuz kalır. Ancak ölen eşin mirasçıları kusur belirlemesi açısından davaya devam edebilirler. Bu halde davaya devam etmek istediklerini temyiz dilekçesi ile açıklayan davacı mirasçılarının talebi sebebiyle davalının kusurunun belirlenmesi yönünden karar verilmesi gerekirken…” şeklinde ifade edilmiştir. Kazancı Hukuk Otomasyon (www.kazanci.com) (E.T.: 01.09.2020).