Basın özgürlüğü, basına, kamusal bir görevi icra ettiği için tanınmış olmakla birlikte, her özgürlükte olduğu gibi, basın özgürlüğünün de birtakım sınırları bulunmaktadır. Bu sınırlamalar Anayasa ve kanunlar ile belirlenmiş olup, bunların temelinde üstün nitelikteki devlet ve toplum menfaatlerinin korunması amacı bulunmaktadır[1].
Anayasanın 28. maddesinin 4. fıkrası, “Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır” hükmünü amirdir. Hükmün atıf yaptığı 26. madde[2], düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini düzenlemekte olup ilgili maddede başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının korunması gerekliliğinden bahsedilmektedir. Bu anlamda basın özgürlüğünün bir sınırının, bahsi geçen değerlerin korunması olarak anlaşılması mümkündür. 27. maddede[3] ise bilim ve sanat hürriyeti düzenlenmekte olup, maddede yayma hakkının sınırlarından bahsedilmiştir.
5187 sayılı Basın Kanununun 3. maddesinin 2. fıkrasında, “Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir” düzenlemesi ile basın özgürlüğünün sınırlarının neler olduğu sayılmaktadır. Ayrıca Kanunun cinsel saldırı, cinayet ve intihara özendirme başlıklı 20. maddesi ile kimliğin açıklanmaması başlıklı 21. maddesinde de, basın özgürlüğünü sınırlayan çeşitli durumlar düzenlenmiştir.
Gerek Anayasada gerek Basın Kanununda yer alan düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, kişilik haklarının korunması, basın özgürlüğünün önemli sınırlarından birini oluşturmaktadır. Demokratik hiçbir ülkede, düşüncelerin açıklanması özgürlüğü, kişilik haklarına saldırı hakkını vermemektedir. Nitekim düşüncelerin basın yoluyla açıklanması özgürlüğü tanınması ile bu özgürlüğün kişilik haklarına saldırı aracı olarak kullanılması birbiriyle bağdaşan hususlar değildir[4]. Bu bağlamda, basın özgürlüğü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 24. maddesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 58. maddesi ile de sınırlandırılmaktadır.
Basın özgürlüğü, kişilik hakları ile sınırlandırılmakla birlikte, burada önemli olan husus, hukuk düzeni uyarınca çatışan bu iki değerden hangisine öncelik tanınacağıdır[5]. Bu doğrultuda, basın özgürlüğü, kamu görevi ile sınırlı olduğundan, yapılan yayın kamuoyunu aydınlatmanın ötesine geçtiği takdirde ve kullanılan araç, amaca uygun değilse, kişilik haklarının korunması yararı, basın özgürlüğünden üstün tutulacaktır[6]. Basın, üstlendiği görevler itibarıyla demokratik bir sistemde önemli bir yer tutarken, kişi ise toplumun ve devletin kurucu unsurudur. Bu nedenle, basının hukuki sorumluluğu belirlenirken, bu iki değer arasındaki dengenin bozulmaması önem taşımaktadır[7].
Berna Berfin KAYA
[1] Bilen, Selim, “Basın Yoluyla Kişilik Hakkının İhlali”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2018, s. 38; Esendal, Nihal, Basın Yolu İle Kişilik Haklarının İhlali, 1. Baskı, Ankara 2018, s. 66.
[2] VIII. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti
Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü̈, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş̧ bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
(Mülga fıkra: 3/10/2001-4709/9 md.)
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.
[3] IX. Bilim ve sanat hürriyeti
Madde 27 – Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü̈ araştırma hakkına sahiptir.
Yayma hakkı, Anayasanın 1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz.
Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir.
[4] Kılıçoğlu, Ahmet M., Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, 5. Baskı, Ankara 2016, s. 182.
[5] Esendal, s. 64; Karaman, Şebnem, “Basın Özgürlüğünün Bir Sınırı Olarak Kişilik Hakkı”, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara 2018, s. 4; Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 89.
[6] Esendal, s. 64.
[7] Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara 2017, s. 822.