Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Sözleşmenin Türk Hukuku Bakımından Uygulanması

Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Sözleşmenin Türk Hukuku Bakımından Uygulanması

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca anılan Kanun, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi ile yabancı kararların tanınması ve tenfizine ilişkin kuralları ihtiva etmektedir.

MÖHUK’un “Kanunlar İhtilâfı Kuralları” başlıklı ikinci bölümünde aile hukukuna ilişkin ele alınan hususlardan birisi soybağının hükümlerine ilişkindir. Nitekim Kanunun 17. maddesinde, soybağının hükümlerine ilişkin “Soybağının hükümleri, soybağını kuran hukuka tâbidir. Ancak ana, baba ve çocuğun müşterek millî hukuku bulunuyorsa, soybağının hükümlerine o hukuk, bulunmadığı takdirde müşterek mutad mesken hukuku uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir.

Türk milletlerarası özel hukukunda yabancı unsurlu velayet uyuşmazlıklarının, MÖHUK’un 17. maddesi kapsamında ele alınacağı kabul edilmiştir[1]. Bu bağlamda velayet hakkının anne veya babadan kime ait olacağı, kimlerin velayet altına alınacağı, velayet hakkından doğan görevlerin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hâlinde çocuğun ne şekilde korunacağı, çocuğun mallarını kullanma hakkının kapsamı gibi konularda MÖHUK’un 17. maddesinin belirlediği hukuka göre sorun çözülecektir.

Bununla birlikte MÖHUK’un 1. maddesinin 2. fıkrasında, Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerin hükümlerinin saklı olduğu açıkça ifade edildiğinden, Anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrası uyarınca ülkemizde usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulan 1996 tarihli Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Sözleşme[2] yabancı unsurlu velayet uyuşmazlıklarında öncelikle uygulama alanı bulacaktır[3]. O hâlde çocuklarla ilgili yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda örneğin velayetin tevdi, çocuğun şahsının korunması, çocuğun mallarının korunması gibi hususlarda Türk idari ve adli makamlarınca verilebilecek kararlar 1996 tarihli Lahey Sözleşmesinin kapsamına girecektir[4].

1996 tarihli Lahey Sözleşmesinin 53. maddesi, Sözleşmenin uygulama zamanına ilişkin bir düzenleme getirmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrasında, “Sözleşme, yalnızca söz konusu Devlet için Sözleşme yürürlüğe girdikten sonra önlemlerin bu Devlette alınması halinde uygulanır” denilmektedir[5]. Bu bağlamda Sözleşme Türkiye’de 01.02.2017 tarihi itibarıyla yürürlüğe girdiğinden, bu tarihten sonra Türk idari ile adli makamlarından talep edilen ve Sözleşmenin konusuna dâhil olan hususlarda Türk makamlarının yetkili olup olmadığı 1996 tarihli Lahey Sözleşmesinin hükümlerine göre belirlenecektir[6]. Buna karşılık Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla derdest olan koruma tedbiri talepleri yönünden ise 1996 tarihli Lahey Sözleşmesi hükümleri değil, o devletin milletlerarası yetki kuralları dikkate alınacaktır[7]. Bu durum öğretide şu şekilde örneklendirilmiştir: “… Sözleşme’nin Türkiye bakımından yürürlüğe girme tarihi olan 01.02.2017 tarihinden önce, Türk mahkemelerine milletlerarası yetki veren bir kanun hükmüne istinaden yetkili bir Türk mahkemesinde açılmış ve Sözleşme’nin yürürlüğe girdiği tarihte halen Türk mahkemeleri önünde görüşülmekte olan koruma tedbiri talepleri bakımından Türk mahkemelerinin yetkisine, 1996 tarihli Sözleşme’deki yetki kuralları değil, talep tarihindeki Türk milletlerarası yetki kuralları tatbik edilecektir[8].

Bir diğer önemli husus ise, 1996 tarihli Lahey Sözleşmesi, Sözleşmenin yer itibarıyla uygulama alanı açısından bir sınır çizmemesidir. Yukarıda da ifade edildiği üzere, Sözleşme hükümlerinin uygulanabilmesi için çocuğun mutad meskeninin taraf devlette olması zorunlu olmadığı gibi, çocuğun Sözleşmeye taraf olan bir devletin vatandaşı olması zorunluluğu da bulunmamaktadır. Ancak mutad meskeni Sözleşmeye taraf devlette bulunan çocukla ilgili koruma tedbirleri söz konusu olduğunda, taraf devletler Sözleşmede yer alan hükümleri uygulamakla yükümlü olacaktır[9]. Bu bağlamda, Türkiye’nin Sözleşmeye taraf olduğu 01.02.2017 tarihi itibarıyla Türk idari ve adli makamları tarafından çocuklara yönelik koruma tedbirlerinin alınmasında uygulanacak hukuk, Sözleşmenin bu konudaki hükümlerine göre belirlenecektir[10]. Örneğin mutad meskeni Sözleşmeye taraf olan Almanya’da bulunan bir çocukla ilgili koruma tedbiri talep edildiğinde, Türk mahkemeleri yetki konusunda Sözleşme hükümlerine başvuracak, ayrıca uygulanacak hukuk bakımından da Sözleşmenin konuya ilişkin hükümleri dikkate alınacaktır[11].

Berna Berfin KAYA

 

[1] Cemal Şanlı, Emre Esen, İnci Ataman-Figanmeşe, Milletlerarası Özel Hukuk, 8. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 166; Ayşe Kübra Altıparmak, “Velayet Uyuşmazlıklarında Yeni Bir Dönem mi? 1996 Tarihli Lahey Velayet Sözleşmesi Hakkında Bir İnceleme”, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 6, S. 2, Eskişehir, 2020, s. 413. 2675 sayılı mülga Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun uyarınca velayet, evlilik içinde doğan çocuklar yönünden ve evlilik dışında doğan çocuklar yönünden ayrı maddelerde ele alınmışken, 5718 sayılı MÖHUK uyarınca bu ayrım ortadan kaldırılmış ve velayete ilişkin sorunların soybağının hükümleri kapsamında çözülmesi benimsenmiştir(bkz. Altıparmak, s. 413; Aysel Çelikel, B. Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk, Yenilenmiş 16. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 272).

[2] Bundan böyle çalışmada 1996 tarihli Lahey Sözleşmesi olarak anılacaktır. Lahey Milletlerarası Özel Hukuk Konferansı(Hague Conference on Private International Law)nın resmî internet sitesinde yer alan Sözleşme metni için bkz. https://assets.hcch.net/docs/f16ebd3d-f398-4891-bf47-110866e171d4.pdf (E.T.: 25.01.2021).

[3] Nebahat Aybike Seyhan, “Milletlerarası Özel Hukukta Velâyet”, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 2018, s. 88. Öğretide, 1996 tarihli Lahey Sözleşmesinin geniş bir uygulama alanı olması nedeniyle MÖHUK’un ilgili hükümlerinin uygulama alanını önemli ölçüde sınırlandırdığı ifade edilmiştir(bkz. Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 169).

[4] Ayşe Elif Ulusu Karataş, “Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair 1996 Tarihli Lahey Sözleşmesi ve Türk Milletlerarası Özel Hukukuna Etkisi”, Milletlerarası Hukuk Bülteni, C. 37, S. 2, 2017, s. 922.

[5] 22.05.2016 tarih ve 29719 sayılı Resmî Gazete, https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/05/20160522-2.pdf (E.T.: 25.01.2021).

[6] Ulusu Karataş, s. 923.

[7] Seyhan, s. 88.

[8] Ulusu Karataş, s. 924.

[9] Altıparmak, s. 420.

[10] Ulusu Karataş, s. 926; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 170.

[11] Altıparmak, s. 420.