Boşanma veya ayrılık kararı verilmesi hâlinde çocuklar yönünden anne ve babanın hakları 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Hâkimin takdir yetkisi” başlıklı 182. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin 2. fıkrasında, velayet hakkı kendisine bırakılmayan eş ile çocuğun kişisel ilişki kurması yanında, bu eşin çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılma zorunluluğu da hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda bahsi geçen hükmün son cümlesi, esas itibarıyla velayet hakkı kendisinde bulunmayan eşin nafaka yükümlülüğüyle ilgilidir. Nitekim kanun koyucu bu hüküm ile çocuğun bakım ve giderlerinin karşılanması amacıyla hükmedilen ve iştirak nafakası olarak adlandırılan nafaka türüne yer vermiştir[1].
TMK’nin 336. maddesi uyarınca, ortak hayata son verilmiş ya da ayrılık durumu gerçekleşmişse, hâkim çocuğun velayetini eşlerden birine verecektir. Bunun sonucu olarak, velayet hakkı kendisine bırakılan eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerinden sorumlu olacaktır. Ancak kanun koyucu, velayet hakkı kendisinde bulunmayan eş yönünden de bu sorumluluğu esas almış ve diğer eşin de gücü oranında bu giderlere katılmasını zorunlu tutmuştur. Öğretide de haklı olarak belirtildiği üzere, velayet hakkı kendisine bırakılan ve bırakılmayan taraflar yönünden dengeli bir tutum izlenmesi, bu çerçevede tarafların ekonomik durumunun göz önüne alınması yerinde olacaktır. Zira Kanunda velayet hakkı kendisinde bulunmayan eşin “gücü oranında” nafaka ödeyeceği düzenlendiğinden, çocuğun tüm bakım ve eğitim giderlerinin bu eş üzerine bırakılması mümkün değildir. Buna karşılık, velayet hakkı kendisine verilen eşin de bu kapsamda ekonomik gücü, harcayacağı zaman ve sarf edeceği emek dikkate alınarak iştirak nafakası konusunda karar verilmesi uygun görülmektedir[2]. Öte yandan öğretide, hâkimin, talep bulunmasa dahi resen iştirak nafakasına karar vereceği[3]; velayet hakkı kendisine bırakılan eşin çocuk yönünden bir talebi olmadığını belirtmesine rağmen, çocuğun menfaatlerinin gerektirmesi hâlinde iştirak nafakasına hükmedeceği ifade edilmektedir[4].
Zina sebebiyle açılan boşanma davası sonucunda verilecek kararlar da şüphesiz TMK’nin boşanmaya ilişkin hükümlerine tabidir. Bu anlamda, zinaya dayalı boşanma davası sonucunda, velayet hakkı kendisine verilmeyen eş, iştirak nafakası ödemekle yükümlü olacaktır. Zina eyleminde bulunan eşe velayet hakkı verilmesinin önünde yasal bir engel bulunmadığından, evlilik birliğinin sona ermesinde kusuru olan eş çocuğun velayet hakkının kendisine bırakılmasını talep edebilecektir. Bu durumda diğer eşin, TMK’nin 182. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gücü oranında iştirak nafakası ödeyeceği kararlaştırılacaktır. Aynı şekilde, dava sonucunda velayet hakkı zina eyleminde bulunan eşe bırakılmadığı takdirde de, bu eşin anılan hüküm gereğince iştirak nafakası ödemekle yükümlü olacağı açıktır.
Berna Berfin KAYA
[1] Ahmet M. Kılıçoğlu, Aile Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 2015, s. 195; Serap Helvacı, Fulya Erlüle, Medeni Hukuk, 5. Bası, İstanbul, Legal Yayıncılık, 2018, s. 178; Mustafa Dural, Tufan Öğüz, Mustafa Alper Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, Gözden Geçirilmiş 14. Bası, İstanbul, Filiz Kitabevi, 2019, s. 148.
[2] Kılıçoğlu, Aile Hukuku, s. 195-196; Turgut Akıntürk, Derya Ateş, Türk Medenî Hukuku Aile Hukuku, Yenilenmiş 22. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 316.
[3] Akıntürk ve Ateş, s. 316; konuya ilişkin Yargıtay kararları hakkında bkz. a.g.e, s. 316, dn. 262. Buna karşılık Yargıtay, iştirak nafakası talep edilmediğinin açıklanması hâlinde iştirak nafakasına hükmedilmeyeceği görüşündedir. Konuya ilişkin örnek kararlar için bkz. Ömer Uğur Gençcan, Nafaka Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, 2018, s. 332-333.
[4] Dural, Öğüz, Gümüş, Aile Hukuku, s. 148. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 28.06.2006 tarih ve 2006/4210 E. 2006/10310 K. sayılı kararında, davacı kadının dava dilekçesinde karşı taraftan bir talebi olmadığı yönünde kullandığı ifadelerin iştirak nafakasını kapsamadığına karar vermiştir. Yargıtay Karar Arama (https://karararama.yargitay.gov.tr) (E.T.: 01.09.2020).