4721 sayılı Türk Medeni Kanununun evlilik birliğine ilişkin hükümlerinin yer aldığı “Evlilik Hukuku” başlıklı birinci kısmının üçüncü bölümünde, evliliğin genel hükümleri düzenlenmiştir. Anılan Kanunun 185 ila 201. maddeleri arasında yer alan genel hükümler, evlilik birliğinin kurulmasıyla doğan ve eşlerin birbirlerine karşı sahip oldukları haklar ile üstlendikleri yükümlülüklerin yanı sıra üçüncü kişilere karşı sahip oldukları hak ve yükümlülükleri düzenleyen hükümleri ifade etmektedir[1].
Kanunun 185. maddesi, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur” hükmünü haizdir. Bahsi geçen “evlenme” kavramı ile, eşlerin, TMK’nin 141. maddesi uyarınca evlendirme dairesinde (veya eşlerin istemi üzerine evlendirme memurunun uygun bulacağı diğer yerlerde), evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde evlenme iradelerini açıkladıkları an işaret edilmektedir[2]. Bu şekilde gerçekleştirilen evlenme töreni sonucu, eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. TMK’de bir tanımına yer verilmemiş olmakla birlikte, öğretide evlilik birliği, “kadın ve erkeğin eşitlik kuralına dayalı olarak kurdukları sürekli, monogram, ruhî, fikrî, ekonomik ve bedensel hayat ortaklığı” şeklinde ifade edilmektedir[3]. Benzer şekilde, evlilik birliğinin bir yaşam birliği olduğu; tüzel kişiliği olmayan, taraflar arasında hukuki ve ekonomik bağ olan bir ortaklık olduğu da kabul edilmektedir[4]. Yukarıda bahsi geçen evlenme töreni sonucunda kurulan ve süreklilik arz eden evlilik birliği, TMK’de düzenlendiği üzere eşlerden birinin ölmesi, boşanma kararı verilmesi, mutlak veya nisbî butlan sebebi bulunması, ölüm karinesinin kabul edilmesi hâllerinde sona ermektedir[5]. Buna karşılık, eşler hakkında ayrılık kararı verilmiş olması, eşlerin ortak hayata fiilen son vermeleri veya boşanma davası açılmış olması hâllerinde, evlilik birliğinin genel hükümleri taraflar yönünden uygulanmaya devam edecektir[6].
TMK’de yer alan evlilik birliğine ilişkin genel hükümler, evlilik birliğinin kurulmasıyla kanun gereği doğrudan doğruya yürürlüğe girmektedir[7]. Genel olarak emredici nitelikte olan söz konusu hükümler -evlilik birliğinin karı ve koca için yarattığı şahsi sonuçlar ayrı olmak üzere- her iki eş yönünden eşit şekilde uygulanmaktadır[8]. Nitekim Anayasanın 41. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” şeklindeki düzenleme de bu duruma işaret etmektedir. Eşlerin, evlilik birliğinin kurulmasıyla yürürlüğe giren söz konusu hükümleri yerine getirmek zorunda olmadıklarına veya evlilik birliğinde başka hükümlerin uygulanacağına ilişkin bir anlaşma yapmaları mümkün değildir[9]. Öte yandan, evlilik birliğinin korunması ve devamlılığının sağlanması amacına ulaşılabilmesi açısından, eşlerden her biri, diğer eşin üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmesini talep etme hakkına sahiptir[10]. Ancak eşlerin, birbirlerini bu yükümlülüklere uyma konusunda zorlamaları mümkün olmayıp, eşlerden birinin kanunen üstlendiği görevleri hiç yerine getirmemesi veya görevlerini ihmal etmesi hâlinde, diğer eş, TMK’nin 195. maddesi gereğince evlilik birliğinin korunması amacıyla hâkimin müdahalesini talep edebilecektir[11].
TMK’nin 185. maddesinin 2. fıkrasında, “Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler”; 3. fıkrasında ise, “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar” hükümleri yer almaktadır. Eşlerin evlilik birliğinin devamı boyunca sahip oldukları hakları ve üstlendikleri yükümlülükleri düzenleyen TMK’nin 185. maddesi, evlilik birliğinin “temel norm”u olarak da anılmaktadır[12]. Zira söz konusu madde, eşlerin birbirlerine karşı olan ortak hak ve yükümlülüklerinin yanı sıra, eşlerin ortak çocuğa karşı yerine getirmekle yükümlü oldukları sorumlulukları da kapsamına almaktadır. Bu bağlamda, evlilik birliğinin devamı süresince eşlerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin değerlendirme yapılırken, eşlerden birinin bir davranışının evlilik birliği açısından sonuçları irdelenirken veya mal rejimine ilişkin hükümler yorumlanırken TMK’nin 185. maddesi dikkate alınacaktır[13].
Berna Berfin KAYA
[1] Ahmet M. Kılıçoğlu, Aile Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 2015, s. 203; Mustafa Dural, Tufan Öğüz, Mustafa Alper Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, Gözden Geçirilmiş 14. Bası, İstanbul, Filiz Kitabevi, 2019, s. 161; Turgut Akıntürk, Derya Ateş, Türk Medenî Hukuku Aile Hukuku, Yenilenmiş 22. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 107.
[2] Kılıçoğlu, Aile Hukuku, s. 204; Akıntürk ve Ateş, s. 107. Yargıtay, 14.06.1965 tarih ve 3/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu kararına da atıf yaparak, evlenmenin “yetkili evlendirme memuru ve ayırt etme gücüne sahip iki tanığın önünde, evleneceklerden her birinin bu amaca uygun iradelerini sözlü olarak açıklamalarıyla” kurulduğuna karar vermiştir(Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 12.02.2014 tarih ve 2014/1490 E. 2014/2584 K. sayılı kararı, Kazancı Hukuk Otomasyon [www.kazanci.com.tr]) (E.T.: 01.09.2020).
[3] Bilge Öztan, Aile Hukuku, 6. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi, 2015, s. 190.
[4] Aydın Zevkliler, M. Beşir Acabey, K. Emre Gökyayla, Medeni Hukuk, 6. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, 1999, s. 817-819; Öztan, Aile Hukuku, s. 187; Dural, Öğüz, Gümüş, Aile Hukuku, s. 161.
[5] Öztan, Aile Hukuku, s. 186; Akıntürk ve Ateş, s. 107.
[6] Mustafa Alper Gümüş, Teoride ve Uygulamada Evliliğin Genel Hükümleri ve Mal Rejimleri, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2008, s. 6; Emel Badur, Gamze Turan Başara, “Aile Hukukunda Sadakat Yükümlülüğü ve İhlalinden Kaynaklanan Manevi Tazminat İstemi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 65, S. 1, Ankara, 2016, s. 105.
[7] Zevkliler, Acabey, Gökyayla, Medeni Hukuk, s. 818; Öztan, Aile Hukuku, s. 185.
[8] Zevkliler, Acabey, Gökyayla, Medeni Hukuk, s. 818; Ömer Uğur Gençcan, Evliliğin Genel Hükümleri, Ankara, Yetkin Yayınları, 2019, s. 58; Bahattin Aras, “Sadakat Yükümlülüğünün İhlal Edilmesi Halinde Eşin ve Üçüncü Kişinin Manevi Tazminat Sorumluluğu”, Terazi Hukuk Dergisi, C. 11, S. 116, Ankara, 2016, s. 3. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde erkek lehine olan ve eşler açısından eşitsizlik yaratan hükümlerin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile ortadan kaldırılması; bu kapsamda eşlerin evlilik birliğinin devamı süresince sahip oldukları haklar ve üstlendikleri yükümlülükler konusunda eşitlik ilkesinin kabul edildiğine ilişkin bkz. Ahmet M. Kılıçoğlu, Medenî Kanun’umuzun Aile – Miras ve Eşya Hukuku’nda Getirdiği Yenilikler, Genişletilmiş 3. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi, 2014, s. 32; Öztan, Aile Hukuku, s. 188; Akıntürk ve Ateş, s. 109.
TMK’de mutlak eşitlik ilkesinin kabul edildiği ve sadece kadın değil, erkek için de eşitsizlik yaratan hükümlerin değiştirildiğine ilişkin bkz. Cem Baygın, “Tanzimattan Günümüze Aile Hukukunun Gelişim Sürecine Kısa Bir Bakış”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 22, S. 3, İstanbul, 2016, s. 460-461.
[9] Zevkliler, Acabey, Gökyayla, Medeni Hukuk, s. 818.
[10] Selâhattin Sulhi Tekinay, Türk Aile Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3. Bası, İstanbul, Sulhi Garan Matbaası, 1978, s. 274; Öztan, Aile Hukuku, s. 191; Aras, s. 4.
[11] Tekinay, s. 275; Kılıçoğlu, Aile Hukuku, s. 264-265; Öztan, Aile Hukuku, s. 191. Evlilik birliğinin korunmasını düzenleyen TMK’nin 195. maddesi uyarınca alınacak önlemlere ilişkin detaylı bilgi için bkz. Dural, Öğüz, Gümüş, Aile Hukuku, s. 185 vd.
[12] Öztan, Aile Hukuku, s. 186; Dural, Öğüz, Gümüş, Aile Hukuku, s. 161; Mehmet Erdem, Aile Hukuku, Güncellenmiş 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2019, s. 203.
[13] Gümüş, Evliliğin Genel Hükümleri, s. 5; Öztan, Aile Hukuku, s. 191; Aras, s. 3.