Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi

Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi

Devletlerin egemenlik hakkı gereği, her devletin kendi yargı organı o devlet sınırları içerisinde ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözmeye yetkili olup, bu organ tarafından verilen kararlar da o devletin sınırları dâhilinde hüküm ve sonuç doğurmaktadır[1]. Bu kapsamda, bir devletin yargı organı tarafından verilen kararın, başka devlet sınırları içerisinde hüküm ve sonuç doğurması yönünde bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bir diğer ifadeyle, yabancı bir mahkeme tarafından verilen kararın diğer ülkelerce tanınması yükümlülüğü söz konusu değildir[2].

Milletlerarası usul hukuku kuralları çerçevesinde her ülkenin, yabancı mahkeme kararlarının kendi sınırları içerisinde kesin hüküm niteliği taşıması ve icra edilebilmesi için belirli şartlar belirleme yetkisi bulunmaktadır[3]. Bununla birlikte, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi zorunluluğu olmadığından, yabancı mahkeme kararlarının tenfizinin kabul edilmemesi, bir diğer söyleyişle, o ülkede aynı dava konusuyla ilgili ayrı bir dava açılması gerekliliğinin benimsenmesi de mümkündür[4]. Ayrıca iki ya da çok taraflı milletlerarası anlaşmalar yoluyla da ülkeler birbirlerinin mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizi hususunda şart ve usulleri tayin edebilirler[5].

Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizini kabul eden ülkelerin bu konuda kabul ettikleri sistemler farklılık göstermektedir. Bu bağlamda bazı ülkelerde revizyon (“revision”) sistemi gereği yabancı mahkeme kararının yeniden gözden geçirilmesi ve kararın içeriğinin incelenmesi imkânı tanınmışken, bazı ülkelerde ise yabancı mahkeme kararının içeriğine ilişkin bir inceleme yapılmaksızın yalnızca belirli şartların varlığı hâlinde tenfiz edilebilirlik kararı (“exequatur[6]”) verilmesi söz konusu olmaktadır.

Günümüzde milletlerarası usul hukuku doğrultusunda gündeme gelen tanıma ve tenfiz, ülkeler için bazı faydaları da beraberinde getirmektedir. Tanıma ve tenfiz sayesinde karşılıklılık sağlanmakta, mahkemelerin olağan iş yükü azalmakta, tanıma veya tenfiz talep eden kişilerin ayrıca bir dava açmak zorunda kalmalarının önüne geçilmektedir. Öte yandan tanıma ve tenfiz vesilesiyle ilgili kişilerin hukuki menfaatleri korunarak farklı ülkelerde farklı sonuçlara yol açan kesinleşmiş hükümlerin oluşması engellenmektedir[7]. Nomer de tanıma ve tenfizin faydalarını, “karşılıklılığı sağlamak, yani kendi mahkemelerinden verilmiş mahkeme kararlarının da diğer devletlerde tanınma ve tenfizini temin etmek, kendi mahkemelerinin iş yükünü azaltmak suretiyle para ve zaman kaybının önüne geçmek, ilgili kişilerin menfaatini korumak ve muhtemelen en önemlisi olarak hukukî güvenliğin gerçekleştirilmesi” şeklinde belirtmiştir[8].

Osman Can BAŞDEMİR

[1] Nomer, E.: Devletler Hususî Hukuku, Yenilenmiş 21. Bası, İstanbul 2015, s. 496; Şanlı, C. / Esen, E. / Ataman-Figanmeşe, İ.: Milletlerarası Özel Hukuk, 7. Bası, İstanbul 2019, s. 526; Köle, M.: Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanıma ve Tenfizinde Usul, DÜHFD 2016, C. 21, S. 34, s. 41.

[2] Nomer, Devletler, s. 497; Doğan, V.: Milletlerarası Özel Hukuk, Gözden Geçirilmiş 4. Baskı, Ankara 2016, s. 103.

[3] Güven, P.: Tanıma ve Tenfiz (Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi), Ankara 2013, s. 20; Ruhi, A.C.: Milletlerarası Özel Hukukta Kamu Düzeni Müdahalesi, İstanbul 2019, s. 51; Doğan, s. 103.

[4] Ayrıntılı bilgi için bkz. Nomer, Devletler, s. 496, dn. 230.

[5] Şanlı / Esen / Ataman-Figanmeşe, s. 526; Köle, s. 42; Güven, s. 22.

[6] Güven, s. 20; Nomer, E.: Yabancı Mahkeme İlâmlarının Tenfizinde Mahkemenin Yetkisi ve Kamu Düzeni, MHB 2003, s. 565.

[7] Köle, s. 43.

[8] Nomer, Devletler, s. 496.