Azınlığın hak ile menfaatlerini ağır şekilde ihlal eden ve dürüstlük kuralları gereği, davacıların pay sahipliğinin devamını çekilmez kılan karar, işlem, davranış ve hâller, bir diğer söyleyişle haklı sebepler, somut olaylardaki tüm özellikler ve şirketteki menfaatler dengesi gözetilmek suretiyle tespit edilecektir. Zira aynı olgular bir şirket bakımından haklı sebep sayılabilirken, diğeri bakımından haklı sebep teşkil etmeyebilir[1]. Bu durumun özellikle halka açık ve halka kapalı anonim şirketler ayrımında ortaya çıkabileceğini ifade etmek gerekir. Halka açık anonim şirketler; kitle fonlama suretiyle para toplayanlar hariç olmak üzere, payları halka arz edilen veya halka arz edilmiş sayılan anonim şirketlerdir[2]. Örneğin, halka açık anonim şirketlerde, halka kapalı anonim şirketlere nazaran “anonim[3]”lik artarken, “affectio societatis[4]” unsuru zayıflar[5]. Bu nedenle, her iki şirket tipine de aynı haklı sebeplerin uygulanması mümkün olmayacaktır. Öte taraftan, halka kapalı -özellikle aile tipi- anonim şirketlerde kişisel unsur ve sebeplerin, haklı neden teşkil etmesi ihtimali daha yüksekken, halka açık anonim şirketlerde çoğu kez mümkün değildir[6].
İsviçre Federal Mahkemesi ise azınlık açısından kişisel nitelikteki sebeplerin tek başına haklı sebep olarak kabul edilemeyeceğini ancak diğer haklı sebeplerle birlikte değerlendirilebileceğini kabul etmektedir[7]. Kanımızca kişisel sebeplerin, anonim şirketin halka kapalı -özellikle aile tipi- veya açık olmasına göre haklı sebep teşkil edip etmeyeceğine karar verilmesi gerekir. Zira kişisel sebeplerin hakların kullanımını etkileyip etkilemediği, bunların ne zamandan beri sürdüğü, hangi sonuçlara yol açtığı tespit edilmeli ve bu sebeplerin haklı sebep teşkil edip etmeyeceği bu prensipler ile şirketin kendi yapısı ışığında değerlendirilmelidir. Bununla birlikte, yalnız varsayımların ve olumsuz beklentilerin haklı sebep olamayacağının derhâl ifade edilmesi gerekir[8].
Haklı sebep belirlenirken konuyu yalnızca davacı azınlık bağlamında ele almak doğru sonuca ulaşmayı engelleyebilir. Bir şirkette, davacı azınlığın menfaatlerinin yanında diğer pay sahiplerinin, şirket çalışanlarının, şirket alacaklılarının, intifa senedi sahiplerinin ve borçlanma senedi sahiplerinin de menfaatleri bulunmaktadır. Bu nedenle hâkim karar verirken, tüm menfaatleri birlikte değerlendirmek ve buna uygun olarak sonuca gitmek durumundadır. Kimi zaman bir menfaat sahibinin menfaatlerinin, diğerininkinden üstün tutulması gerekliyken; kimi zaman tüm menfaat sahipleri aynı kararla korunabilir. Hâkim bu dengeyi sağlayabilmek için bütün ihtimalleri gözden geçirmelidir. Ayrıca davacıların pay sahipliğinin devamını çekilmez kılan durumlar tespit edilirken dürüst bir pay sahibinin objektif davranışı dikkate alınmalıdır[9].
Anonim şirketin feshi davasındaki haklı sebeplerin, nihayetinde, anonim şirketin varlığını ve/veya gelişmesini tehlikeye düşürmesi gerekmektedir. Ayrıca bu davanın azınlığa tanınan bir hak olması dikkate alındığında, yazılarımızın devamında incelenecek olan azınlığın hayati nitelikteki menfaatlerini tehlikeye düşüren sebepler de bu bağlamda değerlendirilir[10]. Somut olayın özellikleri, kararlara konu olmayan ve hatta öğretinin hiç zikretmediği herhangi bir sebebi, haklı sebep hâline getirebilir[11]. Bu sebeple, her somut olayı kucaklayacak bir haklı sebep kataloğu oluşturmak mümkün değildir. Nitekim kanun koyucunun tanımlama ve sınırlama yapmaksızın hâkime takdir yetkisi vermesi bu durumdan ileri gelmektedir. Ancak, Yargıtay 11. HD, 03.12.2015 tarih ve 2015/4504 E. 2015/12980 K. sayılı kararında, davalı şirket tarafından davacılardan birinin pay sahibi olduğu başka bir şirketin dükkânlarının görünmemesi için önüne duvar ördürtmesini; davacının ve çocuklarının davalı şirketin tesislerine alınmaması, tehdit edilmesi ile hakarete uğraması iddialarını; aile bireyleri arasındaki manevi bağın kopmasını ve diğer pek çok sebebi sıralayıp katalog hâline getirerek bunların haklı sebep teşkil etmeyeceğini kesin bir dille ifade etmiştir[12]. Ayrıca, aynı Daire, 01.12.2015 tarih ve 2014/18024 E. 2015/12808 K. sayılı kararında, “Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi hususlar haklı neden olarak kabul edilebilir” ifadeleriyle haklı sebep teşkil edebilecek hâllere örnekler vermiştir[13].
Osman Can BAŞDEMİR
[1] Çamoğlu, E.: Kollektif Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi ve Ortağın Haklı Sebeple Çıkarılması, İstanbul 2008, s. 78; Bilgili, F. / Demirkapı, E.: Şirketler Hukuku, 9. Basım, Bursa 2013, s. 573.
[2] 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu md. 3/e, “Halka açık ortaklık: Kitle fonlaması platformları aracılığıyla para toplayanlar hariç olmak üzere, payları halka arz edilmiş olan veya halka arz edilmiş sayılan anonim ortaklıkları” hükmünü; md. 16 ise, “Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar” hükmünü haizdir.
[3] Kabul gören yaklaşıma göre, anonimlik pay sahiplerine özgü bir özelliktir. Anonimlik ile pay sahiplerinin kimliklerinin, kişisel özelliklerinin ve kişisel yeteneklerin geri planda olması; sermayenin önem taşıması kastedilir(Kırca, İ. / Şehirali Çelik, F. H. / Manavgat, Ç.: Anonim Şirketler Hukuku, C. I, Temel Kavram ve İlkeler, Kuruluş, Yönetim Kurulu, Ankara 2013, s. 89).
[4] Ortakların ortak amaca erişmesi için eşit konumda gayret ve özeni sarf etme yükümü altında bulunması(Poroy, R. / Tekinalp, Ü. / Çamoğlu, E.: Ortaklıklar Hukuku I, Güncellenmiş-Yeniden Yazılmış 14. Bası, İstanbul 2019, s. 29).
[5] Kırca / Şehirali Çelik / Manavgat, s. 61.
[6] Kişisel nitelikteki haklı sebep, kapalı ve aile tipi anonim şirketlerde, azınlığın kendisinin ve ailesinin pay sahipliğinden doğan hakları dışındaki menfaat beklentilerine yönetim tarafından olumlu sebep verilmemesinden doğan kırıklık ile maddi kayıplar olarak tanımlanmaktadır. Bu tür kişisel haklı sebeplerin ise TTK md. 531 bağlamında ele alınmayacağı ifade edilmiştir(Poroy, R. / Tekinalp, Ü. / Çamoğlu, E.: Ortaklıklar Hukuku II, Yeniden Yazılmış 13. Bası, İstanbul 2017, s. 344).
[7] Poroy / Tekinalp / Çamoğlu, Ortaklıklar II, s. 344-345.
[8] TTK md. 531 gerekçesi.
[9] İlbasmış Hızlısoy, Ö.: Anonim Şirketin Haklı Sebeple Feshi, Ankara 2016, s. 77.
[10] Tekinalp, Ü.: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Değişiklikler ve İkincil Düzenlemelerle Güncelleştirilmiş 4. Bası, İstanbul 2015, s. 337.
[11] Tekinalp, Sermaye Ortaklıkları, s. 338.
[12] https://karararama.yargitay.gov.tr (E.T.: 21.05.2019). Ödeme güçlüğünün haklı sebep teşkil etmeyeceği yönünde bkz. Yargıtay 11. HD’nin 25.11.2015 tarih ve 2015/5660 E. 2015/12589 K. sayılı kararı, https://karararama.yargitay.gov.tr (E.T.: 21.05.2019). Ayrıca, pay sahiplerinin ticarî hayatla ilgisi olmayan sebeplerden dolayı şirketten uzaklaşmasının haklı sebep olarak kabul edilemeyeceği yönünde bkz. Yargıtay 11. HD’nin 21.03.2016 tarih ve 2015/8313 E. 2016/3066 K. sayılı kararı, https://karararama.yargitay.gov.tr (E.T.: 21.05.2019).
[13] https://karararama.yargitay.gov.tr (E.T.: 21.05.2019). Pay sahiplerinin muvafakati doğrultusunda şirketin haklı sebeple feshine karar verilebileceği yönünde bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin Türk Ticaret Kanununa İlişkin Kararları 2014, İstanbul 2018, s. 317.