Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği Konusunda Görüşler

Manevi Tazminatın Hukuki Niteliği Konusunda Görüşler

Manevi tazminatın hukuki niteliği ve amacı öğretide tartışmalı olup, bu konuda tatmin, ceza, telafi ile önleme ve caydırma olmak üzere dört ayrı görüş bulunmaktadır[1].

I. Tatmin Görüşü

Öğretide hâkim olan bu görüşe göre, manevi tazminat, zarar görenin manevi cephesindeki eksiklikleri tatmin edebilecek; acı ve üzüntülerini dindirebilecek veya hiç olmazsa hafifletip azaltabilecek niteliktedir. “Bu görüşe göre zarar görene, manevî tazminat adıyla bir miktar para ödendiği takdirde, onda uğramış olduğu manevî zararı kısmen veya tamamen gidermeye yarayan bir tatmin duygusu yaratılmış olur[2].

Manevi zararın çoğu hâlde doğrudan doğruya giderim olanağı bulunmadığı için, karşılığı olarak zarar verenin mal varlığından bir akçe tutarın alınıp zarara uğrayana ödenmekle acıları dindirmek, ruhsal dengeyi sağlamak istenilmiştir. Bu zorunluluk yargısal inançlarla da şu şekilde dile getirilmiştir: “Manevi tazminatın amacı, çekilen acıları yeterince dindirmek, yaşama yeniden bağlamak yolu ile ruhsal dengeyi sağlamaktır. Bu nedenle manevi tazminat olarak takdir edilecek paranın tutarı, bu amacın gerçekleşmesini sağlamaya yönelik olmalıdır”(15. HD. 24/12/1975 T. 4356 E. 5124 K.; 3/4/1975 T. 1706 E. 1830 K.); “Manevi tazminatta temel olan düşünce, bozulmuş olan ruhi ve bedeni huzurun kısmen ve imkân dairesinde elde edilmesini sağlamaktır”(4. HD. 6/3/1975 T. 13928 E. 2877 K.; 23/9/1966 T. 6734 E. 4349 K.); “Manevi tazminat, mağdurda veya zarara uğrayanda bir huzur hissi, bir tatmin duygusu doğurmalıdır”(4. HD. 5/2/1979 T. 4268 E. 1307 K.)[3].

II. Ceza Görüşü

Bu görüşe göre manevi tazminat ceza hukuku niteliği taşıyan bir yaptırımdır. Manevi tazminatın esas amacı failden bir miktar para alınmak suretiyle failin cezalandırılmasından ibarettir. Ancak burada diğer cezalardan farklı olarak devlet lehine değil, mağdur lehine bir para cezası söz konusudur[4].

III. Telafi Görüşü

Bu görüşe göre manevi tazminatın amacı, zarar görenin uğradığı manevi zararı aynen veya nakden telafi etmektir. Aynen tazmine uygulamada çok az rastlanmakla birlikte, bu telafi çeşidinde ihlal edilen hak veya hukuki değere tekabül eden durum aynen yeniden kurulmaktadır. Bir diğer ifadeyle, aynen tazmin, zarar verici olay meydana gelmeseydi, zarar görenin şahıs varlığı, kişilik değerleri hangi durumda olacak idiyse, o durumun fiilen tekrar sağlanması hâlidir[5].

Nakden tazmin ise hâkimin somut olayın özelliklerini izafi olarak tespit etmesine binaen takdir yetkisini kullanarak hesap edeceği türdür. Uygulamada mahkemece manevi tazminata hükmedilirken çoğunlukla telafinin bu türü gündeme gelmektedir.

IV. Önleme ve Caydırma Görüşü

Bu görüşte kişilik haklarının etkin ve verimli olarak korunabilmesi için kişilik haklarına yapılan saldırılara bir yaptırım uygulanması gerektiği ve bu yaptırımın faili korkutucu ve caydırıcı olması gerektiği vurgulanmaktadır. Zira bu görüşe göre, manevi tazminat, önleme ve caydırma amacına hizmet etmektedir[6].

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 tarih ve 13/291-370 sayılı kararında söz konusu görüş, “Manevi tazminat, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplarından çıkarılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verilmektedir. Gelişen hukukta bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymakta; kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurgulamaktadır” şeklinde; Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 18.04.2017 tarih ve 2016/15082 E. 2017/3195 K. sayılı kararında ise, “…….. ili …. ilçesinde bulunan … yeraltı maden ocağında 13/05/2014 tarihinde meydana gelen yargılamaya konu iş kazasının 301 kişinin ölümüne ve 486 kişinin yaralanmasına yol açtığı, son yüz yılın en büyük iş kazalarından birisi olan bu iş kazasının yalnızca iş kazasına uğrayanlarda veya kazalıların yakınlarında değil toplumun tamamında derin bir üzüntü meydana getirdiği, bu kapsamda Soma maden kazası gibi toplumu derinden etkileyen facialarda hüküm altına alınan manevi tazminat tutarları değerlendirilirken manevi tazminatın caydırıcılık unsurunun öne çıkması gerektiği kabul edilmiştir” şeklinde ifade edilmiştir[7].

V. Görüşlerin Değerlendirilmesi

Zarar, mal varlığında meydana gelen bir eksiklik, tazminat ise bu eksikliği gidermeye yarayan bir araçtır. Manevi tazminata yol açan olaylarda ise kişinin mal varlığında değil, şahıs varlığında bir eksilme doğmaktadır. Bu hâlde kişiye miktar olarak ölçülemeyen maddi veya manevi bir acı verilmesi söz konusudur. Manevi tazminatın amacı bu acıyı unutturmak, kişinin toplum içinde sarsılan itibarını düzeltmeye çalışmaktır. Bu amaçtan hareket edilirse manevi tazminatın bir tatmin niteliği taşıdığı kabul edilmelidir. Böyle bir tatminin aracı bir miktar paranın ödenmesi olabilir. Bu sayede özellikle ekonomik durumu iyi olmayanlar bu yöndeki bir sıkıntıyı gidermek suretiyle bir huzur hissi elde ederler. Bir başka ifadeyle, manevi tazminat burada bir denge görevi ifa etmektedir. Özetle, kanaatimiz, Kılıçoğlu’nun da ifade ettiği gibi, manevi tazminatın tatmin amacı taşıdığı yönündedir[8].

Osman Can BAŞDEMİR

[1] Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Bası, Ankara 2017, s. 802.

[2] Eren, s. 806.

[3] Karahasan, Mustafa Reşit, Tazminat Hukuku-Manevi Tazminat, 6. Bası, İstanbul 2001, s. 56.

[4] Kılıçoğlu, Ahmet M.,Manevi Tazminatın Hukuksal Niteliği”, Ankara Barosu Dergisi, 1984/1, s. 15.

[5] Kırca, Çiğdem,Manevi Tazminatın Fonksiyonu ve Niteliği”, Yargıtay Dergisi, Temmuz-1999, s. 252.

[6] Ener, Oğuz Şükrü,Türk Hukukunda Manevi Tazminatın Niteliği ve Hesaplanması”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2014, s. 45.

[7] Yargıtay HGK’nin 23.06.2004 tarih ve 2004/13-291 E. 2004/370 K. sayılı kararı, https://karararama.yargitay.gov.tr (E.T.: 25.08.2019); Yargıtay 21. HD’nin 18.04.2017 tarih ve 2016/15082 E. 2017/3195 K. sayılı kararı, https://karararama.yargitay.gov.tr (E.T.: 25.08.2019).

[8] Kılıçoğlu, Manevi Tazminat, s. 21.