6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 391. maddesinin 1. fıkrası, “Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir” hükmünü amirdir.
Anılan Kanun maddesi uyarınca, hâkim, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması; bir yediemine tevdii; bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilecektir.
Bahsi geçen tedbirler çoğunlukla teminat amaçlı olmakla birlikte, bazı tedbirler belli bir edayı amaçlayabileceği gibi, düzenleyici nitelikte de olabilir[1]. Nitekim öğretide, ihtiyati tedbir türleri amaç bakımından, teminat, eda ve düzenleme amaçlı olmak üzere üçlü bir ayrıma tabii tutularak incelenmektedir[2]. Bu anlamda kanunda belirtilen tedbirler sınırlı sayıda olmayıp kanunda “her türlü tedbire” denilerek böyle bir sınırlandırma amacının da olmadığı açıkça belirtilmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, mahkemenin, tedbirin türünü belirlerken, tarafların menfaat dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını göz önüne almasıdır. Zira mahkeme, nihai hükmün sonucunu doğuracak şekilde ve asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte bir ihtiyati tedbir kararı veremez. İhtiyati tedbirde amaç, hangi tarafın talebinde haklı olduğunun kesin olarak tespit edilmesi değil, davanın kazanılması hâlinde hakka kavuşma olanağının sağlanmasıdır[3].
Berna Berfin KAYA
[1] Görgün, L. Şanal/Börü, Levent/Toraman, Barış/Kodakoğlu, Mehmet, Medenî Usûl Hukuku, 7. Baskı, Ankara 2018, s. 731.
[2] Erişir, Evrim, “İhtiyatî Tedbir Türleri”, Yayımlanmış Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir 2010, s. 301 vd.
[3] Görgün/Börü/Toraman/Kodakoğlu, s. 733.