İlâm veya ilâm niteliğinde belgelerin, cebri icranın temeliyle doğrudan ilgisi bulunduğu gibi; devletin, borçların icrası için kurduğu zorlama mekanizmasına dayanan kamu gücü, icra edilebilir belgelerin türü ve kaynağını belirlemede etkisi vardır[1]. Bu belgeler bir devletin egemenlik gücü ile özel hukuk alacaklarının cebri icrası arasındaki ilişkiye yönelik anlayışını gösterir[2].
Alacaklının ilâmlı icra takibi yoluna başvurabilmesi için elinde mahkeme tarafından kendisine verilen bir ilâm veya kanunların bu ilâm niteliğinde saydığı bir belgenin bulunması gereklidir[3]. Aksi takdirde ilâmsız takipte olduğu gibi alacaklı elinde bu belgelerden birisi olmaksızın ilâmlı icra takibi yoluna başvuramaz. Para dışındaki alacakların icra yoluyla tahsil edilebilmesi için ilâm zorunludur[4].
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 301/2 uyarınca ilâm, taraflardan her birine verilen hüküm nüshasıdır. Bir diğer ifadeyle, mahkeme kararlarının taraflara verilen mühürlü örneklerine ilâm denir[5]. Taraflar arasındaki hukuki ilişki ve talep ilâm ile tespit edilmektedir[6]. HMK md. 301/2’de yer alan ilâm ifadesi öncelikle hukuk mahkemelerinden alınmış olan ilâmları ifade etmektedir[7]. Ancak ilâmlı icranın konusu hukuk mahkemelerinden alınan eda hükümleri olup, tespit ve inşai hükümler – yargılama giderlerine ilişkin kısmı hariç olmak üzere – ilâmlı icranın konusu yapılamaz[8]. Ayrıca mahkemelerin ara kararlarının yalnız başına icraya koyulması mümkün değildir[9]. Ancak Yargıtay, mahkemenin ara kararı ile nafakaya hükmetmesinin ilâm niteliğinde olduğunu kabul etmiştir[10]. Mahkemelerin tayin edeceği bilirkişi ücreti; delil tespiti kararında belirtilen delil tespit giderleri ve vekalet ücreti; ihtiyati tedbir kararında belirtilen tedbir giderleri ve vekalet ücreti için ayrı ilâmlı icra takibi yapılamaz[11]. Öte yandan, avukatın ilâmda belirtilen her bir hüküm fıkrasını ayrı ayrı takip konusu yaparak fazladan vekâlet ücreti talep etmesi hakkın kötüye kullanılması teşkil edecek ve borçlu süresiz şikâyet yoluna başvurabilecektir[12].
Ceza mahkemelerinin ilâmlarının tazminata veya yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkrası, Uyuşmazlık Mahkemesinin hüküm uyuşmazlığının çözümü hakkında verdiği karar, Sayıştay ilâmları, tam yargı davalarında verilen idari yargı mercilerinin ilâmları, tenfizine karar verilen yabancı mahkeme ilâmları, hakem ile yabancı hakem kararları ve tüm davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri ilâmlı icra hükümlerine göre icra edilir[13] [14].
İlâmlı icra takibine kural olarak ilâmlar konu olsa da, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 38’de ve özel kanun maddelerinde belirtilen ilâm niteliğinde bazı güçlü belgelerin[15] de icra takibine dayanak olması mümkündür[16]. Bir belgenin ilâm niteliğinde olup olmadığı ancak kanunlar tarafından belirlenebilir[17]. O halde ilâm niteliğinde belgelerin tespit edilebilmesi için yalnız İİK’ye bakmak yeterli olmayacaktır[18]. Ancak elinde ilâm değil de, ilâm niteliğinde belge olan alacaklı da mahkemeden ayrıca bir ilâm almasına gerek olmaksızın, ilâmlı icra takibine başvurabilecektir.
İİK md. 38’de belirtilmemiş olsa da İİK md. 149[19] ve md. 150/h[20], ı[21] bentlerinde belirtilen hallerde de ilâmlı icra ile takip yapmak mümkündür. Diğer taraftan sadece bir belgenin kesin olduğu ifadesinin kullanılması, bu belgeye ilâm niteliği kazandırmaz. Kesin olmak ve ilâmlı icranın konusunu oluşturmak birbirinden bağımsız durumlardır. Bazı hallerde yalnızca, “bir hüküm elde etmeye ihtiyaç olmadan” ya da “bir mahkeme hükmü gerekmeden” gibi ifadeler kullanılarak bazı alacaklar ilâmlı icraya konu olmaktadır(İİK md. 15/I, 24/IV, 25/II, 30/II, 40/II, 94/V, 118/II ve 133/II)[22] [23].
“Alacaklı elindeki ilâm veya ilâm niteliğinde belgeye dayanarak mutlaka ilâmlı icra yoluna başvurmak zorunda olmayıp, isterse ilâmsız icra yoluna da başvurması mümkündür” görüşü teoride kalmış olup artık uygulamada bu görüşe itibar edilmesi olanaksızdır[24]. Zira Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu[25] vermiş olduğu kararla ilâm veya ilâm niteliğinde belgeye dayanarak ilâmsız icra yoluna başvurmanın önünü kapatmıştır.
İlâm niteliğinde belgeler her ne kadar ilâmlı icraya konu yapılabilir ve icra edilebilirlik açısından ilâm ile aynı etkiye sahiplerse de, ilâm ve ilâm niteliğindeki belgeler arasında önemli farklılıklar vardır. Bunlardan en temel olanı, ilâmlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil ederlerken; ilâm niteliğinde belgelerin maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemeleridir[26].
Osman Can BAŞDEMİR
[1] Özbek Mustafa Serdar, Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda İlâmlı İcranın Etkinliği, Ankara 2018, s. 309.
[2] Özbek, s. 309.
[3] Arslan Ramazan / Yılmaz Ejder / Taşpınar Ayvaz Sema / Hanağası Emel, İcra ve İflâs Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2018, s. 380.
[4] Üstündağ Saim, İcra Hukukunun Esasları, 2. Baskı, İstanbul 1975, s. 382.
[5] Arslan / Yılmaz / Taşpınar Ayvaz / Hanağası, s. 380.
[6] Yıldırım Mehmet Kâmil / Deren Yıldırım Nevhis, İcra ve İflas Hukuku, 7. Baskı, İstanbul 2016, s. 311.
[7] Arslan / Yılmaz / Taşpınar Ayvaz / Hanağası, s. 380.
[8] Pekcanıtez Hakan / Atalay Oğuz / Özekes Muhammet, İcra ve İflâs Hukuku Temel Bilgiler, 13. Bası, Ankara 2016, s. 211.
[9] Kuru Baki, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku, İstanbul 2016, s. 382.
[10] Yargıtay 3. HD’nin 26.01.2012 tarih ve 2011/19435 E. 2012/1797 K. sayılı kararı.
[11] Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s. 893.
[12] Muşul Timuçin, İcra ve İflâs Hukuku C. II, 6. Baskı, Ankara 2013, s. 1071.
[13] Kuru, İstinaf, s. 382, 383.
[14] Arslan / Yılmaz / Taşpınar Ayvaz / Hanağası, s. 380.
[15] Postacıoğlu İlhan E. / Altay Sümer, İcra Hukuku Esasları, 5. Baskı, İstanbul 2010, s. 796.
[16] Tanrıver Süha, İlâmlı İcra Takibinin Dayanakları ve İcranın İadesi, Ankara 1996, s. 32.
[17] Pekcanıtez / Atalay / Özekes, s. 211.
[18] Fırat Erhan, Özel Kanunlarda Düzenlenen İlâm Niteliğinde Belgeler, Erzincan 2015, s. 9.
[19] “İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir.”
[20] “Alacağın veya rehin hakkının yahut her ikisinin bir ilamda veya ilam mahiyetini haiz belgelerde tesbit edilmiş olması halinde, ilamların icrasına dair hükümler kıyasen uygulanır.”
[21] “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdî veya gayrinakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta, uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarın noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafa kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adrese gönderilmek suretiyle tebliğ edildiğini veya 68/b maddesi gereğince tebliğ edilmiş sayıldığını gösteren noterden tasdikli bir sureti icra müdürüne ibraz ederse icra müdürü 149 uncu madde uyarınca işlem yapar.”
[22] Pekcanıtez Hakan / Atalay Oğuz / Sungurtekin Özkan Meral / Özekes Muhammet, İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, 5. Bası, İstanbul 2018, s. 267, 268.
[23] Kuru, El Kitabı, s. 900.
[24] Kuru, El Kitabı, s. 900.
[25] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 26.05.2017 tarih ve 2017/2 E. 2017/3 K. sayılı kararı.
[26] Tanrıver, İlamlı İcra, s. 32.