Günlük dilde basın, sadece belirli zaman aralıklarıyla yayımlanan gazete ve dergi gibi basılmış eserleri ifade etmekte kullanılmaktadır. Basın kavramının bu şekilde kullanımı, bu kavramın dar anlamını yansıtmaktadır[1].
Buna karşılık, “düşüncelerin matbaa dışında, radyo televizyon, internet gibi bazı araçlar vasıtasıyla, yazı ve resim, ses, görüntü, ışık gibi teknikler kullanılmak suretiyle sınırlı olmayan sayıda basılması ve kamuoyuna açıklanması” basın kavramının geniş anlamını ifade etmektedir. Basın kavramı sadece bu anlamlarıyla sınırlı olmayıp, aynı zamanda basın kurumlarını, basın görevlilerini ve basın faaliyetleri ile basının sorunlarını ifade etmekte de kullanılmaktadır[2].
Basın kavramı ile ilgili bu açıklamalardan hareketle, basından söz edebilmek için belli bir düzen içinde yayımlanma, haber, bilgi, düşünce ve fikirlerin varlığı gerekmektedir[3].
Basın kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için, kitle iletişim kavramına da kısaca değinmek gerekmektedir. Basın dışında, radyo, televizyon, film, plaklar ve bantlar gibi düşüncelerin sözle açıklandığı kitle yayım araçları da bulunmaktadır. Genel olarak kitle iletişim araçları, olayları ve düşünceleri yazı, resim, ses veya ışık yoluyla kitlelere ulaştıran araçlardır[4]. Buna karşılık basın ise, düşüncelerin sadece basılmış eserlerle kamuoyuna açıklandığı bir kitle iletişim aracıdır[5]. Nitekim Anayasanın 31. maddesinde yer alan, “Kişiler ve siyasi partiler, kamu tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma hakkına sahiptir” şeklindeki düzenleme ile basın ve basın dışı kitle iletişim araçları arasındaki fark açıkça belirlenmiştir[6].
Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali, günlük basın olarak adlandırılan gazete ve dergiler yoluyla olabileceği gibi, kitap, broşür, bildiri, el ilanları gibi basılmış eserlerle de gerçekleşebilir[7].
Basın, düşüncelerin basılmış eserlerle kamuoyuna açıklandığı bir kitle iletişim aracıdır. Bu anlamda, düşünce açıklaması, basılmış eserlerin yayımı ile gerçekleşmektedir. Bir basın açıklaması ile kişilik haklarının ihlal edilmesinde, basılmış eser ve yayım unsurlarının varlığı aranmaktadır[8].
5187 sayılı Basın Kanununun 1. maddesinde, bu Kanunun, basılmış eserlerin basımı ve yayımını kapsadığı düzenlenmiştir. Aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde ise, basılmış eser ve yayım tanımları yapılmıştır. 2. maddenin a bendi uyarınca basılmış eser, “Yayımlanmak üzere her türlü basım araçları ile basılan veya diğer araçlarla çoğaltılan yazı, resim ve benzeri eserler ile haber ajansı yayınları”; b bendi uyarınca yayım ise “Basılmış̧ eserin herhangi bir şekilde kamuya sunulması” şeklinde ifade edilmiştir.
Basın açıklamasından söz edilebilmesi için, basılmış eserin düşünsel bir içeriğinin olması gerekmektedir. Bu düşünsel içerik, bir olay ya da değer yargısı şeklinde olabilir[9]. Bu düşünsel içeriğin başkalarına aktarılmasında araç olan şekiller ise, Basın Kanununun 2/a. maddesinde “yazı, resim ve benzeri eserler ile haber ajansı yayınları” şeklinde ifade edilmiştir. Basılmış eserin bir diğer unsuru ise, her türlü basım araçları ile basılan veya diğer araçlarla çoğaltılan bir eser bulunmasıdır.
Basın açıklamasının diğer unsuru olan yayım ise, basılmış eserin yayımlanmasını ifade etmektedir. Basın Kanununda yer alan tanım uyarınca, yayım, basılmış bir eserin kamuoyuna sunulmasıdır. Basılmış bir eserin yayımlanmaması hâlinde, basın açıklamasından söz edilmesi mümkün değildir[10]. Kanunda yer alan “kamu” ifadesinden kaç kişinin anlaşılacağı belirli olmamakla birlikte, bu kavram ile belirsiz ve sınırlı olmayan kişiler topluluğu anlaşılması gerektiği, zira yayımın amacının, basılmış bir eserin kamuya ya da kitleye ulaşması olduğu kabul edilmektedir[11].
Berna Berfin KAYA
[1] Karaman, Şebnem, “Basın Özgürlüğünün Bir Sınırı Olarak Kişilik Hakkı”, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara 2018, s. 4; Kılıçoğlu, Ahmet M., Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, 5. Baskı, Ankara 2016, s. 24.
[2] Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 24-25.
[3] Karaman, s. 4.
[4] Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 26.
[5] Bilen, Selim, “Basın Yoluyla Kişilik Hakkının İhlali”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2018, s. 33; Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 26.
[6] Bilen, s. 33.
[7] Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 25.
[8] Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 29.
[9] Bilen, s. 34.
[10] Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 35.
[11] Konuya ilişkin farklı görüşler hakkında bkz. Kılıçoğlu, Hukuksal Sorumluluk, s. 36-37.